At nalının insanlara uğur getirdiğine inanan biri, Hoca’ya sormuş:
- “Hocam, at nalı insana uğur getirirmiş, evin kapısına assak günah olur mu?” Böyle hurafelerin dine aykırı olduğunu her zaman anlatan hoca, bu sefer farklı bir yöntemle cevap vermiş:
- “Eğer uğur getiriyorsa, asabilirsin. Ama bence getirmez. Çünkü atlarda bir değil, dört nal olmasına rağmen şimdiye kadar bir faydası olduğunu görmedim aksine akşama kadar yediği kamçının, taşıdığı yükün ve koşturulduğu yolun hesabı yoktur.”
Hoca İle Hakim
Hoca, Sivrihisar'da hatip iken, Hakim ile kavga eder, nasılsa hakim döşeğinde ölümle pençeleşmektedir. Hocaya:
- "Gel, telkin ver", derler. O da:
- "Başka bir hoca bulun, o benimle kavgalıdır, sözümü tutmaz!"
Hepsini
Zengin bir adam Hoca’yla alay etmek için:
- “Hocam sen bu kitapların hepsini okuyor musun gerçekten?” Der. Hoca:
- “Senin kaç evin ve koyunun var?” diye sorunca, adam:
- “O kadar çok ki sayısını ben bile bilmiyorum.” Deyince Hoca cevabı yapıştırır:
- “Sen o evlerin hepsinde yaşayıp koyunların hepsini de yiyor musun?”
Kime İtimat
Hoca, altını çize çize "Hiç bir dünyevi işle iştigal etmedim" diyor ya!.. Bunu duyan ve Hoca'nın da on-onbeş horantaya baktığını bilen biri:
- “Hoca, demiş, sen bu onbeş horantaya neyle nasıl bakıyon Allah aşkına yaaav? Nereden geliyor bu değirmenin suyu?.. Hoca Talak Suresi 2. ayetin sonundan itibaren okuyarak:
- “Kim Allah'a karşı takva üzere olursa, Allah ona, darlıktan genişliğe, bir çıkış yolu ihsan eder. Bir de ona, ummadığı yerden rızık verir, Kim Allah'a tevekkül ederse, Allah ona yeter...” Diye cevap vermiş, fakat adam tatmin olmamış:
- “Hoca, demiş, ben kenefte bile sakız çiğnerim! Bunun kitapta yeri var mı? Hoca, bu zevzek zirzobu bozmamak için:
- “Bak oğlum, demiş, bunu bir daha yapma!”
Fakat, zirzop:
- “Anladık Hoca da... Sen bunun yerini kitap da gördün mü görmedin mi? Diye yılışınca, Hoca:
- “Hayır oğlum, demiş, ben görmediğim şeyi gördüm diyemem. Ama seni öyle kenefte sakız çiğneyerek çıkarken görenler, oraya ettiğin şeyi yediğini zannederler!
Arkadaşlar Tarihimizin tamami bir bütünü olan... Nasrettin HOCA ' ya saygılarımızla....
Esege Yazik Olur
Nasreddin Hoca hayvanlarina agir yükler yükleyip onlara eziyet eden köylülerine iyi bir ders vermek istemis. Bir gün esegine binerek köy meydaninda dolasmaya baslamis. Isin garibi dolu bir çuvali da sirtina vurmus, öyle geziyor. Sasirip sormuslar :
- Yahu Hoca Efendi, hem esegin üzerindesin, hem çuvali sirtinda tasiyorsun. Nasil bir is bu ?
Hoca cevabi yetistirmis hemen :
- Zavalli hayvan, demis. Zaten gece gündüz demeden hizmet ediyor bana. Sirtina bindiriyor, yüklerimi tasiyor, degirmeni çeviriyor. Bu kadar hizmetlerinden sonra dolu çuvali da ona yüklemek istemedim. Bu yüzden ben vurdum sirtima.
--------------
Hirsizin Hiç Mi Suçu Yok ?
Bir gün Nasreddin Hoca'nin esegi çalinmis. Can sikintisi içinde durumu komsularina anlatinca her kafadan bir ses çikmaya baslamis. Birisi :
- Hocam demis niye ahirin kapisina iyi bir kilit takmadin sanki ?
Bir baskasi :
- Evine hirsiz giriyor da senin nasil haberin olmuyor ? diye konusmus.
Bir digeri de :
- Hocam demis, kusura bakma ama esegin çalinmasina en büyük sebep yine sensin. Çünkü dogru dürüst bir ahirin bile yok. Nerden baksan dökülüyor. Hoca kizmis :
- Yahu demis, iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi ? Hirsizin hiç mi suçu yok ?
-------------------
Yemegin Bugusu, Paranin Sesi
Nasreddin Hoca Aksehir'de kadilik vazifesini yürütürken karsisina iki adam çikmis. Birisi öteden beri cimriligi ile taninmis bir asçi, digeri de boynu bükük bir fakir. Asçi sözü almis :
- Hocam demis, ben bu adamdan davaciyim. Dükkanin önünde fasulye pisiriyordum. Tencerenin kenarindan bugusu çikiyordu yemegin. Bu adam elinde somunla geldi. Kopardigi lokmalari yemegin bugusuna tutup basladi atistirmaya. Nihayet koca bir ekmegi bitirdi. Ondan fasulye bugusunun parasini istedim, vermedi.
Nasreddin Hoca anlatilanlari dikkatlice dinledikten sonra fakire dönüp :
- Dogru mu bunlar ? diye sormus.
- Evet, demis fakir adam.
- Öyleyse para kesesini çikar bakalim.
Zavalli fakir kadi efendiye karsi gelememis. Içinde üç bes akçe bulunan para kesesini Hoca' ya uzatmis. Bu sefer asçiyi çagirmis yanina. Keseyi kulagina yaklastirarak singirdatmaya baslamis. Sonra da :
- Haydi demis aldin iste alacagini. Asçi :
- Nasil olur ? diye saskinligini belli etmis. Parami vermediniz henüz. Hoca cevap vermis :
- Fazla uzatma, yemegin bugusunu satan paranin da sesini alir elbet !
-------------
Testiyi Kirmadan Önce
Nasreddin Hoca oglunun eline bir testi tutusturup çesmeden su getirmesini istemis. Çocuk disari çikarken de ensesine bir tokat atip :
Küçük bir papaganin onbes altina satildigini gören Nasreddin Hoca, bir kosuda evine gidip kümesteki hindisini tutmus. Apar topar pazara ***ürüp baslamis bagirmaya :
- Satilik hindii.... Satilik hindii.... Yirmi altina satilik hindi !
Sasirmis pazardakiler.
- Yahu hocam demisler. Bir hindinin yirmi altin ettigi nerde görülmüs.
- Ne olmus diye çikismis Hoca. Demin bir kusu onbes altina sattilar.
- Ama o papagandi demisler. Tipki insan gibi konusuyor o.
- Olsun demis Nasreddin Hoca. O konusuyorsa bu da düsünür !
---------------------
Kirk Akçelik Balta
Nasreddin Hoca evine sik, sik ciger getirdigi halde bir türlü onlari yemek kendisine nasip olmaz. Her seferinde hanimi :
- Kahrolasi kedi cigeri yedi.
- Hinzir hayvan cigeri yemis.
- Cani çikasica sarman kedi cigeri asirmis, diye bahaneler uyduruyormus.
Bir gün dayanamamis Hoca. Hemen bir kenarda duran baltayi kapip, mutfak dolabina yerlestirmis. Hanimi:
- Ne yapiyorsun Hoca demis, baltanin dolapta isi ne? Hoca cevap vermis:
- Hanim hanim, sen bizim kediyi hâlâ taniyamamissin. Üç akçelik cigere tenezzül eden hayvan kirk akçelik baltayi birakir mi saniyorsun?.
-----------------
Kedi Nerede?
Hoca' nin cani et yemegi istemis bir gün. Kasaptan iki kilo et alip evine ***ürmüs.
- Aksama güzelce pisir bunlari, demis hanimina. Ne var ki o gün eve hanimi misafirleri gelmis. Kadincagiz eti pisirip onlara ikram etmis. Aksamda bir tarhana çorbasi çikarmis. Hoca' nin önüne.
- Et nerde demis Hoca. Kadin dogruyu söyleyecegine bir yalan kivirmis.
- Eti kedi yedi, demis.
- Getir su kediyi bakalim demis Hoca. Sonra teraziyi çikartip kediyi tartmis. Bakmislar ki tam iki kilo geliyor. Hoca hanimina sormus:
- Peki hanim demis, kedi bu ise bizim et nerede? Et buysa kedi nereye gitti?
--------------
Göle Yogurt Çalmak
Kimi insanlar olmayacak hevesler pesinde kosup durur. Nasreddin Hoca böylelerine ders vermek istemis bir gün. Elinde koca bir bakraç yogurt mayasiyla gölün kenarina gelmis. Baslamis kasik, kasik dökmeye :
- Ne yapiyorsun Hoca ? demisler.
- Göle yogurt mayasi çaliyorum, demis kis, kis gülerek.
- Olur mu demisler, göl yogurt mayasi tutar mi hiç ? Hoca cevabi yapistirmis tabii.
- Ya tutarsa...
------------
Halep Oradaysa Arsin Burada !..
Palavracinin biri basina topladigi üç bes cahile karsi övünüp duruyormus :
- Iste ben güçlü ve maharetli bir adamim. Evet ben Halep'te bulundugum siralarda altmis arsin uzaga atlamis bir kimseyim!.. Nasreddin Hoca da bu sirada oradan geçiyormus. Palavracinin yanina yaklasip :
- Yaa demis demek sen altmis arsin atlarsin. Haydi atla da görelim. Adam hik mik etmis.
- Ama demis ben Halep'te atladim. Hoca kizmis :
- Canim demis, Halep oradaysa arsin burada.
-------------
Mum Atesiyle Pisen Yemek
Bir gün Nasreddin Hoca ve arkadaslari iddiaya tutusmuslar. Eger Hoca karanlik ve soguk bir gecede, sabaha kadar köy meydaninda bekleyebilirse arkadaslari ona güzel bir ziyafet çekecekmis. Sayet bunu beceremezse o, arkadaslarina ziyafet çekecek. Kararlastirilan gün Hoca meydanin ortasinda, sabaha kadar tir, tir titreyerek beklemis. Sonra yanina gelenlere :
- Tamam demis. Iddiayi kazandim.
- Ne oldu ne yaptin demisler.
- Bekledim sabaha kadar demis.
- Hayir demisler. Sen uzaktaki bir mum isigi ile isinmissin. Iddiayi kaybettin! Ziyafetimizi hazirla. Hoca çaresiz kabul etmis. Ziyafet vakti kocaman bir kazanin altina minicik bir mum koymus. Güya yemek pisirecek.
- Ne yapiyorsun? demisler. Kis, kis gülerek cevap vermis :
- Bu mum sicagiyla size yemek pisirecegim arkadaslar. Uzaktaki bir mum isigiyla ben nasil isindiysam, bu kazandaki yemek de öyle pisecek!...
Kitaptaki Yanlislar
Aksehir'e tayin edilen bir kadi halkin silah satmasini yasak etmis. Küçük bir çaki tasimak bile suç sayilir olmus. Görevli memurlar siki bir takibe ve kontrole baslamislar. Bir gün Nasreddin Hoca'nin üstünü basini aramislar. Kusagin arasindan kocaman bir biçak çikinca sasirmislar:
- Bu da nedir Hoca ? Sen silah tasimanin yasak oldugunu bilmiyormusun ? demisler.
- Evet demis, biliyorum. Fakat bu silah degildir. Kitaplarda bir takim yanlislar görünce bunun ucuyla kaziyorum.
- Olur mu Hocam demisler, kocaman bir biçakla kitaptaki yanlislar kazinir mi?
- Olur, olur demis Hoca. Siz bilmiyorsunuz ama bazi kitaplarda o kadar büyük yanlislar var ki bu biçak bile küçük kaliyor...
-------------------
xxxx
Yarasaydı, Sahibine Yarardı
At nalının insanlara uğur getirdiğine inanan biri, Hoca’ya sormuş:
- “Hocam, at nalı insana uğur getirirmiş, evin kapısına assak günah olur mu?” Böyle hurafelerin dine aykırı olduğunu her zaman anlatan hoca, bu sefer farklı bir yöntemle cevap vermiş:
- “Eğer uğur getiriyorsa, asabilirsin. Ama bence getirmez. Çünkü atlarda bir değil, dört nal olmasına rağmen şimdiye kadar bir faydası olduğunu görmedim aksine akşama kadar yediği kamçının, taşıdığı yükün ve koşturulduğu yolun hesabı yoktur.”
--------------------------------
xxx
Hoca İle Hakim
Hoca, Sivrihisar'da hatip iken, Hakim ile kavga eder, nasılsa hakim döşeğinde ölümle pençeleşmektedir. Hocaya:
- "Gel, telkin ver", derler. O da:
- "Başka bir hoca bulun, o benimle kavgalıdır, sözümü tutmaz!"
------------------
xxx
Hepsini
Zengin bir adam Hoca’yla alay etmek için:
- “Hocam sen bu kitapların hepsini okuyor musun gerçekten?” Der. Hoca:
- “Senin kaç evin ve koyunun var?” diye sorunca, adam:
- “O kadar çok ki sayısını ben bile bilmiyorum.” Deyince Hoca cevabı yapıştırır:
- “Sen o evlerin hepsinde yaşayıp koyunların hepsini de yiyor musun?”
-------------------
xxx
Kime İtimat
Hoca, altını çize çize "Hiç bir dünyevi işle iştigal etmedim" diyor ya!.. Bunu duyan ve Hoca'nın da on-onbeş horantaya baktığını bilen biri:
- “Hoca, demiş, sen bu onbeş horantaya neyle nasıl bakıyon Allah aşkına yaaav? Nereden geliyor bu değirmenin suyu?.. Hoca Talak Suresi 2. ayetin sonundan itibaren okuyarak:
- “Kim Allah'a karşı takva üzere olursa, Allah ona, darlıktan genişliğe, bir çıkış yolu ihsan eder. Bir de ona, ummadığı yerden rızık verir, Kim Allah'a tevekkül ederse, Allah ona yeter...” Diye cevap vermiş, fakat adam tatmin olmamış:
- “Hoca, demiş, ben kenefte bile sakız çiğnerim! Bunun kitapta yeri var mı? Hoca, bu zevzek zirzobu bozmamak için:
- “Bak oğlum, demiş, bunu bir daha yapma!”
Fakat, zirzop:
- “Anladık Hoca da... Sen bunun yerini kitap da gördün mü görmedin mi? Diye yılışınca, Hoca:
- “Hayır oğlum, demiş, ben görmediğim şeyi gördüm diyemem. Ama seni öyle kenefte sakız çiğneyerek çıkarken görenler, oraya ettiğin şeyi yediğini zannederler!
Nasreddin Hoca Akşehir sokaklarında yürürken bir genç kendisini durdurur ve sorar:
- “Hocam,namaz kılarken kıbleye doğru döneriz. Acaba abdest alırken ne tarafa dönmeliyiz?” Hocamız aslında hazır çeşmeye doğru dön diyecek ama Akşehir gençlerinin kendisine zaman zaman oynadığı oyunları hatırlayarak adama:
- “Ceketin,çorabın,ayakkabın,şapkan kısaca elbiselerin ne tarafta ise o tarafa dön!“
------------------------------
xxx
Müjde
Yolda bir tanıdığı Hoca’ya:
-Bir oğlun oldu, müjdemi isterim! demiş. Hoca:
-Allah’a bin şükür ama, demiş, benim oğlum oldu, bundan sana ne?
Adam Olmak
Hoca'ya "Adam olmanın yolu nedir?" diye sormuşlar.
"Bilenler söylerken cân kulağıyla dinlemeli. Kendi söylediği sözü yine kendi kulağı işitmeli." demiş.
Bir gün Hoca, yol üstü bir hana inmiş. "Yahu, bu senin tavan da ne kadar gıcırdıyor be, beşik mi mübarek!" diyecek olmuş ama, hancı baba hiç oralı olmamış; sözü şakaya boğarak;
- "Ağzını hayra aç Hoca, bu gıcırtı beşik gıcırtısı değil; tavan tahtaları Hak'ka tespih çekiyor!" demiş. Hoca da:
- "Ya bu tavan böyle tespih çeke çeke aşka gelip de secdeye kapanırsa, bizim halimiz nice olacak!"
------------------
Çömlek Hesabı
Hoca Ramazan günlerini hesaplamak için bir çömleğin içine her gün bir taş atmaktadır. Oğlu muziplik olsun diye içine bir avuç daha taş koyar. Bir zaman sonra arkadaşları:
-"Bugün Ramazan'ın kaçı acaba? diye sorarlar. 65 tane taş sayan Hoca 45'i der. Hiç Ramazan'ın 45 olur mu?" diye itiraz ederler.
Hoca, biraz şaşkınlık biraz da kızgın bir ifadeyle:
-"Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek hesabına bakacak olursak; bugün Ramazan'ın 65'i!"
--------------
Marifet
Bir adam, elinde mektup
-"Hocam, şu mektubu bana bir okusana." Hoca Farsça yazıyı iyi bilmediğinden geri verir. Adam şaşırır, Hocanın okuması yok zanneder:
-"Ayıp Hoca, ayıp! Benden utanmıyorsan başındaki koca kavuğundan utan!. Hoca kavuğu çıkartır madem ki iş kavuktadır; Haydi giy de şunu, kendin oku bakalım mektubunu."
--------------
Ne Dediysem O
Çok bilmiş komşusu Hocayı sınamaya kalkmış.
- Hoca sen her şeyi bilirsin.
- Söyle bana Dünyanın merkezi neresidir? Hoca, adamın niyetini hemen anlamış:
-Tam bulunduğun yerdir, diye yapıştırmış cevabı.
- "Aman Hoca! Nasıl olur?" demiş adam.Hoca kızar gibi yapmış. Adam! Sordun, söyledik.İnanmazsan alır cetveli ölçersin.
----------------
Kibir
-"Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir aslı var mıdır?" Hoca'nın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya...
-"Her halde öyle olmalı." der. Çevresindekiler hemen:
-"O zaman göster bakalım kerametini derler." Hoca;
-"Ey ulu çınar çabuk yanıma gel!.." der. Der ama tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca kendisi ağacın yanına gider. Halk,
-"Ne oldu Hoca ağacı getiremedin, kendin oraya gittin!" der ve gülerler, Hoca;
-"Bizde kibir yoktur, dağ yürümezse abdal(kul) yürür" der.
----------------------
Dünyanın Dengesi
Hoca'ya bir gün: Sabah olunca insanların kimi o yana ,kimide bu yana gider. Sebebi hikmeti ne ola ki?
-Hepsi aynı yöne gidecek olsa, dünyanın dengesi bozulurda ondan.
--------------------
Bilenler
Hoca kürsüye çıkar çıkmaz: "Ey cemaat ne anlatacağımı biliyor musunuz?" der fakat cemaatin ancak küçük bir kısmı bilmiyoruz der. Hoca:
-"O zaman bilenler bilmeyenlere anlatsın" der ve vaaz etmeden kürsüden hemen iner.
----------
Kürsüde
Hoca bir gün vaaz vermek için kürsüye çıkmış. Fakat olacak bu ya, aklına hiçbir şey gelmemiş. Oturmuş, oturmuş, nihayet
- “Ey cemaat size söylemek için aklıma bir şey gelmiyor desem ne dersiniz?” Oğlu da kürsünün dibinde oturuyormuş. Hemen ayağa kalkıp
- “İlâhi baba, hiçbir şey aklına gelmiyorsa, kürsüden aşağı inmek de mi gelmiyor.”
Kaz Gibi
Hoca, abdest alırken suyu bitmiş. Bunun için tek ayağını yıkayamamış.
Namaz esnasında tek ayağı üzerinde duruyormuş.
- Hoca, neden tek ayak üzerinde duruyorsun? Diye sormuşlar. Hoca şöyle cevap vermiş:
- Bu ayak abdestli değildir.
--------------
Lütfunda Hoş, Kahrında
Günün birinde uzun bir yolculuktan dönen Hoca, güneş altında koşmaktan yorulur ve dua etmeye başlar.
- 'Aman Allah’ım çok yoruldum, daha fazla yürüyemiyorum. Lütfen bana bir eşek gönder.'
Kısa bir zaman sonra Hoca yanında eşek de taşıyan bir atlı genç görür. Buna çok sevinir.
Atlı yaklaşınca Hoca’yı görür ve ona şöyle der:
- 'Sen tembel adam! Niçin burada oturuyorsun? Bak benim eşek yolculuktan ve sıcaktan bitkinleşti. Buraya gel ve onu bir sonraki şehre kadar taşı!'
Önce Hoca itiraz etmek ister, fakat genç adamın kendisini döveceğini hissedince korkar.
Böylece Hoca eşeği bir sonraki şehre kadar taşımaya razı olur. Yorucu birkaç saatten sonra şehre varırlar.
Genç adam Hoca’yı dışarıda bırakarak hana girer. Bunu gören Hoca yorgunluktan yere yığılır ve şöyle dua eder:
- 'Oh, aman Allah’ım, artık çok şey öğrendim. Bundan sonra dualarımda dikkatli olacağım.'
------------------
Yağmurdan Kaçıyormuş!
Bir gün, bardaktan boşanırcasına yağmur yağarken, Hoca da evinin penceresinde oturarak sokağı seyrediyormuş. Bir ara dostlarından birini, cüppesinin eteklerini beline dolayarak koşa koşa evine giderken görmüş ve pencereyi açarak seslenmiş:
- “İnan olsun ki çok ayıp! Senin gibi aklı başında, olgun bir adam, Allah’ın rahmetinden kaçar mı?...”
İçinden Hoca’ya hak veren adamcağız, bu sefer ağır ağır yürümeye başlamış; fakat tepeden tırnağa ıslanmış olarak evine varınca, Hoca’nın oyununa uğradığını anlamış. Günün birinde Hoca yolda yağmura tutulmuş; koşar adım evine yönelmiş. Birkaç gün önce kendisiyle alay ettiği ahbabının evi önünden geçerken adamcağız “taşı gediğine koymanın tam zamanı” diyerek, evin penceresinden Hoca’ya bağırmış:
- “Hocam, Hocam, Allah’ın rahmetinden niçin kaçıyorsun, ayıp değil mi sana?” Hoca, hiç istifini bozmadan koşmaya devam ederek şu cevabı vermiş:
- “Hay anlayışsız, hay!... Ben rahmetten kaçmıyorum; tam tersine yere düşen rahmetleri çiğnememek için koşuyorum!... “
-------------------
Büyük Farklılık
Hoca, namaz kıldırıp vaaz vermek ve biraz para elde etmek için üç günlük uzaklıktaki bir köye gitmiş, bir ağanın evine konuk olmuş. Ağa, Hoca’ya bir şey okutmuş, sonra aynı şeyi kendisi okumuş. Hoca’ya bir satır yazı yazdırmış, altına aynı yazıyı kendi de yazmış. Sonra demiş ki:
- “Gördün ya, sen okudun, ben de okudum. Sen yazdın, ben de yazdım. Sana ne hacet, aramızda ne fark var?” Hoca:
- “Dur demiş, aramızda büyük bir fark var”: Ben üç günlük yolu, yarı aç ve yaya geldim, sense burada rahat huzur içinde yan gelip yatıyorsun.
-----------------
Aferin
Hoca kırda dolaşırken bir deli çobana rastlar. Çoban:
- “Sen Hoca mısın?” diye sorar. Hoca:
- “Evet,” der.
- “Sana bir şey sorsam bilir misin?”
- “Bilirim sor!...” der.
- “Bilmezsen sormayayım. Zira kime sorduysam cevap veremedi.”
- “Sor dedik ya...” der.
- “Her ay yeni ay çıkıyor, sonra incelip kayboluyor. Sonra yine yenisi çıkıyor. O eskilerini ne yapıyorlar?” - “Bu kadarcık şeyi bilemedin mi?... Bir kısmını kırpıp kırpıp yıldız yaparlar, gökyüzü onlarla dolu. Bir kısmını da uzatırlar şimşek yaparlar, yağmurlu ve fırtınalı günlerde kılıç gibi uzar, sen bunları hiç görmedin mi?” der.
Çoban biraz düşünür ve daha sonra:
- “Aferin be, der. Gerçekten tam bir Hocaymışsın. Ben de öyle düşünüyordum.”
--------------
El Yazısı
Nasreddin Hoca iyi bir eğitim görmüştü. Bölgenin en iyi okullarına gitmişti. Bunu bilen ve okuma yazma bilmeyen bir komşusu bir gün Hoca’ya gelmiş:
- “Hoca” demiş. “Oğlum Konya’da. Ona bir mektup yazar mısın?” Hoca da:
- “Benim el yazımı benden başka kimse okuyamayacağında mektubu okumak için kendim gitmeliyim.”
------------------
Tok Olmak İçin
Bir köy imamı Nasreddin Hoca’yı misafir olarak kabul eder. Ev sahibi de ona şöyle söyler:
- “Beyim! Beyim! Siz yorgun musunuz, yoksa susuz musunuz? Karnı aç olan Hoca şöyle cevap verir:
- “Buraya gelmeden önce bir su kaynağının önünde uyumuştum da.”
------------------
Doksan Dokuz
Bir devirde Nasreddin Hoca büyük bir para sıkıntısına düşmüş. Ne yapsın? Başlamış gece gündüz evinde yüksek sesle dua etmeye:
- “Yarabbim, bana yüz altın ver! Doksan dokuz olursa asla kabul etmem...” Onun durmadan böyle dua ettiğini duyan zengin bir komşusu merak etmiş. Yanına doksan dokuz altın alarak görünmeden Hoca’nın d***** çıkmış. Tam Hoca aynı duayı sayıklarken başlamış bacasından teker tekerk altınları atmaya. Hoca, bacasından altın yağmaya başladığını görünce, Allah’ın nihayet duasını kabul ettiğine inanarak koşmuş. Başlamış altınları toplamağa... Bir taraftan da sayarmış. Altınların sayısı doksan dokuz olunca:
- “Buna da şükür Allah’ım! Varsın doksan dokuz olsun! Diyerek altınları cebine indirmiş.” Bacanın tepesinde bu işin sonunu bekleyen zengin komşu hemen telâşlanmış. Yukarıdan seslenmiş:
- “Hoca! Hoca! Hani altınlar doksan dokuz olursa kabul etmeyecektin! Oldu mu ya!” Hoca pişkin bir tavırla şöyle cevap verir:
- “Doksan dokuz altını veren Allah, elbette birini de verir.”
-----------------
İmtihan
Karısı ve dört çocuğuyla beraber tek göz evde yaşayan bir adamı ziyarete giden Hoca halinden şikayet eden adama, kendisine yardım edeceğini ama öncelikle bir şartı yerine getirmesi gerektiğini söyler. Adam hemen kabul eder ve sarılıp Hoca'nın ellerini öper. Hoca, adama eşeğini, keçisini ve tavuklarını da evin içine almasını ve haftaya kendine gelmesini söyleyince adam önce buna şaşırsa da Hoca'nın bir bildiği vardır deyip çaresiz kabul eder. Ertesi hafta gelen adam bir haftada canıma tak etti Hocam ne yapacağız şimdi der. Hoca, gayet sakin eşeği evden çıkarmasını ve haftaya tekrar gelmesini söyleyip adamı gönderir, diğer hafta keçiyi sonrada tavukları evden çıkarttır. Sonunda adam gelerek:
- "Allah senden razı olsun Hocam sanki dünyaya yeniden doğmuş gibi oldum."
Bir dostu, Hoca'ya sormuş: - Sende kırk yıllık sirke varmış? - Var. - Biraz versene. İlaç yapacağım. - Yoo... Her isteyene verseydim kırk yıldır durur muydu?